3 Eylül 2011 Cumartesi

Özlediğimi en çok uyurken anlıyorum çünkü..

         Eski dükkanın ordaydım.Yıllardır görmediğim üç beş dükkan arasına sıkışmış,bir yanında sonradan pideci olan bijuteri, diğer yanında artan zamanlarında dükkanı oğluna bırakıp minibüsçülük yapan kasap, ve bizim dükkan...sıkıntıdan bisküvi ve keklerin yerlerini defalarca değiştirdiğim, büyük aynalı bir vitrini olan, en üst rafında içkileri dizmek için hazırlanmış ve ışıklandırılmış bölüm.sırf orayı düzenlemeyi hayal ettiğim için sürekli baskı yapardım değişik şişeleri güzel ve çekici içkiler alalım diye.birde sigara rafı vardı.en sevdiğim kısım.paketler geometrik oldugundan düzenlemesi en güzel kısım orasıydı.bir renklerine  göre dizerdim sonra bir anda karar değiştirip fiyatlarına göre.her gelen müşteri için sigaranın nerde olduğunu aramak zorunda kalırdık.ama yinede hiç fırça yemezdim.O dükkan gideli yıllar oldu, içinde çocukluk anılarımın geçtiği, en değişik ve en güzel anılarımın olduğu dükkan.aklıma gelen birkaç anektodtan biride şu kuruyemiş dolabının arka kısmında tozdan tuşları gözükmeyen ufak bir televizyon vardı.genellikle kral tv acıktı.karsısında bir sandalye popo kısmı içine göçmüş.solunda ise alınan bütün gazetelerin toplandığı bir bölme vardı.ben şok gazetesindeki kadın resimlerini kesip saklar eve dönerken yanıma alırdım.ama şimdi düşününce farkediyorum.kestiğim gazeteler yine aynı yerde kalıyor ve sonradan farkediliyordu.neyse dedim ya dükkan gideli yıllar oldu.uzak olduğu için hiç adım atmadım o caddeye bir daha.görmedim gitmedim..sonra birgün bir rüya gördüm, yarımyamalak hatırlıyorum, şimdi burda biraz ondan bahsedicem..

            Bizim dükkanın ordaydım.kasaya gidiyorum.henüz fiyatını bilmediğim malları kafamdan fiyatlar uydurarak satıyorum her gelene. sonra sakalları beyaz, saçları dağınık, her halinden ben şarapçıyım diye bağıran bir amca benden monte carlo istiyor.dönüp onu arıyorum, bulamıyorum.suratımda büyük bir pişmanlık ve sanki nasıl unuturum ben bu işi dermişcesine bir bakışla adamdan özür diliyorum.adam dönüp gidiyor.sonra kasanın altında bir zarf buluyorum.üzerinde türkselin amblemi var, içinde ise bir yerlere ödenmesi gerektiğini sandığım para.ama ödenmesi gerekmiyor, o an öyle hissediyorum.dükkan küçük, dükkan pis o halde..sonra 3 kişi geliyor.1i kız 2si erkek.müşterinin gelmemesi gereken yere benm yanıma gelip arkamdan geçip, o televizyonun olduğu yere geçiyorlar.bir anda o kuruyemiş dolabı bir kasa oluyor.saçları dalgalı, cılız ve yaşadığı ufak hayattan mutlu olan bir çocuk bağıra bağıra mal satıyor.bir anda anlamıyorum.benim satmam gerekirken o satıyor.önğm kapalı yanına gidemiyorum.diğer iki kişi ise neşeli çocugun arkasında rahat tekli koltuklarına oturmuş, sigaralarını yakmışlar biri gitar çalıyor, diğeri şarkı söylüyor.dükkan bir anda insan dolmaya başlıyor.ben ise sessiz, ben ise durgun ve kıskanç.o an kıskanıyorum.benim yapmam, benim olmam gereken yerdeler.ben bu dükkanı idare etmeyi becerebilmeliydim.bunu hissettiğimi hatırlıyorum.sonra zarfı cebime koyup dükkanın önüne çıkıyorum..beyaz sakallı amca, şarapçı olan, monte carlodan mahrum bıraktığım beni yanına çağırıyor.gel kardeşim içelim diyor.gidiyorum dükkan boş, güvenmediğim tanımadığım bir çok insan benm büyüdüğüm, benim en sevfiğim adamın yerindeler.dönüp bakmıyorum.birşey çalarlar mı, yerler mi, içerler mi.sadece içiyorum.o amcayla içerken uyandım.küçük ve çift kişilik çarşafıyla sanki büyükmüş gibi duran yatagımdan fırladım.hemen yanıbaşımda sıcaktan travma geçiren bilgisayarımın fan sesi sanki bana bütün rüyayı unutturmak istermiş gibi uğulduyordu.bir hamlede kapadım bilgisayarı.rüyalara alışık olmadığım için, hatırlamaya çalışmak aklıma dahi gelmedi.sadece şunu düşündüm.bende hisli adamım.bende hissediyorum..


       Rüya... tek kişilik büyük kavgamda arada başıma gelen enstantanelerin ağababası.aşkım,beyaz sakallı amca, eric cartman..güzeller, keşke daha sık görebilsem..özlediğimi en çok uyurken anlıyorum çünkü..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder